ELFAZU’L-CERH
CERH LAFIZLARI
Hadis ravilerinin gerek kendilerinde, gerekse rivayetlerinde
bulunan kadih bir illet sebebiyle cerh edilmelerinde bazı lafızlar kullanılır.
Bu lafızlara cerh lafızları denir.
İbn Ebî Hatim ve ona tabi olan İbnu's-Salâh'a göre dört mertebe
olan cerh lafızları, ez-Zehebî ve el-Irakî tarafından beş, İbn
Haceri'l-Askalâni tarafından ise altı mertebeye çıkarılmıştır. Böylece tesbit
edilmiş olan cerh lafızları, en hafiflerinden başlamak üzere şunlardır:
1. Mertebe: Leyyin (gevşek) ve leyyinu'l-hadîs (hadiste gevşek).
Aynı manadaki bu iki cerh lafzı en hafif cerh'e delâlet eder. Bir ravi hakkında
leyyin veya leyyinu'l-hadis denilmişse böyle ravinin hadisleri yazılır, itibar
için dikkate alınır. ed-Dârekutni’ye göre leyyinu'l-hâdis olarak cerhedilen
ravinin hadisleri terkedilmez. Böyle bir ravi, kendisini adaletten düşürmeyecek
bir halle cerhedilmiştir.
Şu da var ki leyyin lafzıyla kastedilen rivayette ciddiyetsizlik
ve gevşek davranmak olabileceği gibi ravi'nin dinî emirlerde ihmalkâr
davranması da olabilir.
el-Irâkî tarafından zikredilen aşağıdaki cerh lafızları da aynı
mertebede bulunan raviler için kullanılmıştır:
Fîhi lîn (onda gevşeklik vardır); fîhi mekâl (hakkında söz yani
ta'n vardır); Da'îf (zayıf); ta'rifu ve tunkiru (onu gâh beğenirsin, gâh
beğenmezsin. Veya bakarsın ma'ruf hadisler rivayet eder; bakarsın münker
hadisler); leyse bi-zâke'l-kavîy (Aradığın gibi kuvvetli değil); leyse bi-zâke
(aradığın gibisi değil); Leyse bi'l-metîn (sağlam değil); Leyse bi-huccetin
(hüccet olamaz); leyse bi-umdetin (mutemed değil); leyse bi-merdiyyin (razı
olunacak biri değil); li'd-da'fi mâ huve (zayıflıktan uzak değil); fîhi halfun
(hakkında ihtilaf vardır); tekellemû fîhi (hakkında söz ettiler); ta'anû fîhi (onu
ta'n edenler oldu); seyyi'u'l-hıfzi (ezberlemesi kötü); mat'ûnun fîhi (mat'ûn).
İbn Haceri'l Askalânî de bu cerh lafızlarından daha ehven olmak
üzere fîhi ednâ mekâlin (hakkında pek hafif bir ta'n vardır) tabirinin
kullanıldığını söyler. Aliyyu'l-Karî ise bu mertebeye mahsus cerh lafızları
arasında fîhi da'fun (kendisinde azıcık zayıflık vardır); fî hadîsihî da'fun
(hadisinde zayıflık vardır) tabirlerini de saymıştır.
Aynı manada ve aynı mertebeye delâlet etmek üzere kad du'ife
(zayıf görüldü) ; muda'afun (zayıf olan); yuda'afu (zayıf görülüyor) lafızları
da kullanılmıştır.
2. Mertebe: Leyse bi-kaviyyin (sağlam değil). Hakkında bu lafız
kullanılarak cerhedilen ravi, İbn Ebî Hâtim'e göre öncekilerden daha aşağı
olmakla birlikte yine de hadisleri itibar için yazılır.
3. Mertebe: Da'îfu'l-hadîs. el-Irâkî buna da'îf (zayıf);
munkeru'l-hadîs, hadîsuhû munkerun (hadisi münker); vahin (vahi); da'afûhu
(zayıf buldular); da'îfun vahin (zayıf ve vahi); meçhulün (meçhul); lâ yuhteccu
bihî (onunla ihticac olunmaz); muztaribu'l-hadîs (hadisi muztarib);
fâhişu'l-galat gibi cerh lafızlarını da ilave etmiştir.
Buhârî, üçüncü mertebe cerh lafızlarından munkeru'l-hâdîsi
kendisinden rivayet helal olmayan raviler hakkında kullanır. Böylece diğer cerh
ve ta'dil imamlarından ayrılır. Bununla birlikte diğer cerh ve ta'dil
alimlerinin çoğunluğu bu grupta bulunan lafızlarla cerhedilen ravilerin,
rivayetlerine ne kadar az itimat edilirse edilsin, yine de bir dereceye kadar
itibar ve istişhada yarar sayılacağı görüşündedirler.
4. Mertebe: Bu mertebede bulunan cerh lafızları daha öncekilerden
ağırdır: Rudde hadîsuhû (hadisi reddedildi); reddû hadîsehû (hadisini
reddettiler); merdûdu'l-hadîs (hadisleri merdûd); da'îfun cidden (çok zayıf);
vahin bimerra (büsbütün vahi); tarahû hadîsehû (hadisini hiçe saydılar);
mutarrahun veya mutarrahu'l-hadîs (hadisi atılan); irmi bihî (kaldır at); leyse
bi-şey'in (bir şey değil); lâ yusâvî şey'en (bir şey etmez).
Bu grupta bulunan cerh lafızlarından biriyle cerhedilen ravinin
hadisleri yazılmaz. Ne itibar için dikkate alınır; ne de istişhada uygun
sayılır.
5. Mertebe: Bu mertebedeki cerh lafızları daha da ağırdır.
Metrukün (terkedilmiş); metrûkul-hadîs (hadisleri metruk); terekkûhu
(terkettiler); zâhibun (zahib); zâhibu'l-hadîs (hadisi zâhib); sâkitun (Sakıt);
hâlikun (helak olmuş); fîhi nazarun (hakkında görüş var); seketû anhu (söz
konusu etmediler); lâ yu'teberu bihî (itibar edilmez); lâ yu'teberu bi-hadîsihî
(hadislerine itibar edilmez): leyse bi's-sikati veya leyse bi-sikatin (sika
değil); ğayru sikatin ve lâ me’ınûnun (ne sika ne de güvenilir); muttefekun alâ
terkihî (terkinde ittifak ettiler); muttehemun bi'l-kezibî (yalanla itham
edilmiş); muttehemun bi'l-vaz' (hadis uydurmakla itham edilmiş).
Buharî bunlardan fîhi nazarun ile seketû anhu lafızlarını
metrûku'l-hadîs manasına ve hadisleri itibar için bile olsa yazılmayan,
istişhada da uygun olmayan raviler hakkında kullanmış ve diğer cerh ve ta'dil
imamlarından ayrılmıştır.
6. Mertebe: Bu mertebede bulunan cerh lafızları en ağırlarıdır.
Deccâlun (deccal); kezzâbun (aşırı yalancı); yekzibu (yalan söyler); vada'a
hadisen (hadis uydurdu), veddâ' (hadis uyduran).
İbn Haceri'l-Askalânî bunlardan da aşağı olmak üzere ekzebu'n-nâs
(insanların en yalancısı); ileyhi'l-muntehâ fî'l-vaz' (hadis uydurmada
zirvede); huve ruknu'l-kezib (yalanın direğidir) gibi lafızlarla cerhedilen
ravilerden söz etmiştir. Bazı alimlere göre bunlar, en şiddetli cerhe delalet
eden yedinci mertebe lafızlarıdır. Gerek altıncı, gerekse yedinci sayılan
mertebede bulunan cerh lafızlarıyla cerhedilen ravilerin hadisi yalan sayılır
ve hiçbir şekilde itibar edilmez.
KAYNAKLAR:
-------------------
Takrîb: Yahya b. Şeref en-Nevevî, et-Takrîb, Kahire 1388/1968.
Takrîbu't-Tehzîb: Ahmed b. Ali, İbri Haceri'l-Askalânî,
Takrîbu't-Tehzîb, 1-2, 2. Bs., Beyrut 1395/1975.
Takyîd: Abdurrahînı İbnu'l-Huseyn el-Irâkî, et-Takyîd vel-İdâh
Şerhu Mukaddimeti'İbni’s Salâh, Kahire 1389/1969.
Takyîdu'l-ilm: Ahmed b. Ali, el-Hatîbu'l-Bağdâdî, Takyîdu'l-İlm,
2. Bs., Dimeşk 1974.
Ta'rîfât: Seyyid Şerif Curcânî, Kitâbu't-Ta'rîfât, Dersaadet.